Gezegenin Geleceği: 24. Gün

-
Aa
+
a
a
a

 

13 Kasım 2009 Cuma

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne 24 gün kaldı.

Bu hafta Washington’da Yabancı İlişkileri Konseyi tarafından gerçekleştirilen sempozyuma katılan BP Enerji ve İklim Danışmanı Atul Arya, Kopenhag’da bir iklim anlaşması imzalanma ihtimalinin çok çok düşük olduğunu  söyledi. Bir petrol şirketinin bu söylemi yaygınlaştırması şaşırtıcı değil ancak bu söylemi, birçok  ülkeden gelen panelistlerin de desteklemesi talihsizlik. Clinton döneminde iklim değişikliği sorumlusu olan Frank E.Loy ise, geçmiş deneyimlerinden yararlanarak, Avrupa ve ABD’nin farklı söylem geliştirmesi halinde Kopenhag’ın herhangi bir anlaşmaya zemin oluşturmasının imkansız olduğunu belirtti. O zaman ortak söylem geliştirme zamanıdır!

Öte yandan sempozyumda esas ilginç nokta, ayrılıkların netliğiydi: gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler, sanayileşmiş olanlarla olmayanlar, Doğu ve Batı Avrupa,  Demokratlar ve Cumhuriyetçiler ve en önemlisi Amerika Birleşik Devletleri ve Çin. Bu ikililerin hepsi, sempozyumda her konuda zıt düştüler. Bu açıdan sempozyum, Kopenhag’ın küçük  bir provası gibiydi. Ancak herkes bir konuda hemfikir: Amerika Birleşik Devletleri, yani aslında Obama, Kopenhag için çok önemli.

Yeni araştırmalara göre, Antarktika buzullarının erimesinin tek sorumlusu iklim değişikliği değil. Bölgedeki denizlerin bir kısmı karbon gazını emiyor.

Bilim adamı Lloyd Peck’in açıklamasına göre, atmosferdeki ve okyanuslardaki karbonun bir kısmı, deniz yüzeyine yakın yaşayan plankton adlı  mikroskobik  deniz  bitkileri  tarafından  emiliyor.  Karbonu fotosentez yoluyla elde eden planktonlar, ya başka deniz hayvanları tarafından yeniyor ya da ölüyor ve denizin dibine batıyorlar. Karbon çökmesi adı verilen bu olayın, Antarktika buzullarının erimesiyle ilgisi olduğu belirlendi. Geçtiğimiz 50 yıl içinde 24 bin kilometre karelik bir alan, bu şekilde deniz haline geldi. Tahminlere göre, bu süre içinde ölen planktonların saldığı sera gazı oranı tam 12.8 milyon ton. Şimdi bilim adamları, bu  süreci nasıl engelleyeceklerini kara kara düşünüyorlar.

Venezula, Orta Doğu dışındaki en büyük petrol rezervine ve dünyanin en etkili hidroelektrik sistemlerine sahip olmasına rağmen, sürekli olarak elektrik ve su kesintileri yaşıyor. Geçtiğimiz iki yıl içinde, sistemin çökmesi nedeniyle tüm ülke 6 defa elektriksiz kalmış, her seferinde kesinti  günlerce sürmüştü. Geçtiğimiz haftalarda ise, büyük şehirler hariç tüm ülkede günlük elektrik kesintisine gidilmeye başlandı. Bunun üstüne, birçok ülke, Venezuela’ya nükleer santral inşa etmek için çağrıda bulunmaya başladı. İşte bu tabloya baktığımız zaman, enerji kaynaklarının nasıl politikaya alet edildiğini ve nasıl ülkeleri dışa bağımlı hale getirmek için kullanıldığını bir kez daha görüyoruz. Amaç, nükleer sektörü gelişmekte olan ülkelerde yeniden canlandırmak, çünkü bu yararsız teknolojiyi artık kimse istemiyor. Nükleer dayatmasına siz de hayır diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresinde nükleer karşıtı harekete katılabilirsiniz.

Öte yandan, eğer fosil yakıtlar çözüm olsaydı, Venezuela’nın hiç enerji sıkıntısı çekmiyor olması gerekirdi. Ancak dünyadaki petrol rezervleri tükendikçe, fosil yakıt ihraç etmenin önemi azalıyor, çünkü dünya, yeni enerjilere yöneliyor. Türkiye de bu gerçeğin farkına vararak, enerji politikalarını doğru yöne çevirmeli, Enerji Devrimi’ni uygulamalı.

Dün İstanbul’da Globe Europe ve TBMM Çevre Komisyonu’nun düzenlediği konferansa dinleyici olarak katıldım. Toplantıda Kopenhag yolunda neler yapılıyor tartışıldı. Kopenhag müzakere ekibinin yaptığı sunumlardan anlaşıldığı kadarıyla Türkiye halen ben ne gelişmişim ne de gelişmekte, yardım edin bana yardım diyor. Diğer konularda pek suya sabuna dokunmayacak gibi görünüyor. Halbuki Türkiye’nin dış politikası dünyada haksızlığa uğrayan ülkelere arka çıkmaksa, o zaman liderlik etmeli  ve Başbakan Erdoğan geleceğini ilan eden 44 devlet başkanını yanlız bırakmamalı. Ancak anlaşılan Erdoğan’ın Kopenhag’a gitmesi halen gündemde değil. Üstelik gider de yardım koparamazsak prestijimiz ne olur gibi küçük hesaplarla hareket ediyoruz izlenimi aldığımı üzülerek söylüyorum. Başbakan Erdoğan Kopenhag’a gitmeli diyorsanız http://www.iklimicinvanminut.org adresinden kendisini çağırabilirsiniz.

Dün sabah, Greenpeace’ten 50 iklim savunucusu Endonezya yağmur ormanlarının ortasında 7 adet ağaç kesme makinasını durdurdu. Makinalar, APRIL adlı kağıt devine aitti.  Eylemin amaçlarından biri de, bu korkunç yıkımı durdurmak için Obama’nın elinde büyük bir güç olduğuna işaret etmekti. Çünkü Obama şu anda Asya’yı ziyaret ediyor. Aktivisler, Endonezya, Filipinler, Tayland, İspanya, Almanya, Belçika, Brezilya ve Finlandiya’dan geldiler. Birkısmı 20 çarpı 30 metre boyutlarında dev bir pankartı yeni kesilmiş ağaçların bulunduğu alanda açtı. Pankartta “Obama, bunu durdurabilirsin” yazılıydı. Greenpeace, küresel ormansızlaştırmayı bitirmek için sanayileşmiş ülkelerin yıllık 42 milyar dolar yatırım yapmaları gerektiğini belirtti. Eylem, saatlerce devam etti.

Saatler birbirini kovalıyor ve Kopenhag İklim Zirvesi’ne sadece 24 gün kaldı, gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor – sağlıcakla kalın!

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü